
Ümit Yaşar Oğuzcan
“Islak kederli bir gündü…
Yapışkan bir havaydı dolduran ciğerlerimizi…
İnsanlar, kuşlar, ağaçlar, çiçekler ve eşyalar korkunç bir yalnızlığın içine gömülmüşlerdi.
Hiç kimsenin birbirinden haberi yoktu. Başka başka dünyalar yaratmıştık kendimize. Birlikte mutlu yaşayacağımız bir dünyada olduğumuzu bilmiyorduk.
Kuş ağaçtan habersizdi, ağaç buluttan. Ve biz insanlar yeryüzünün bütün bütün güzelliklerine sırtımızı çevirmiş kendi karanlık iç dünyamızın derinliklerine dalmıştık.
Hiç sonu gelmeyecek çileli bir arayıştı yaşamamız. Neyi arıyorduk? Kimi arıyorduk?
Bu kaybolmuşluğumuz daha ne kadar sürecekti? Bu susuzluğumuz, bu yıkılmışlığımız, bu kahrolmuşluğumuz?
Baktığımız aynalardan kirli ellerimiz uzanıyordu yüzümüze. Umutsuzluğumuza bakan bir çift şaşkın gözbebeğiydi.
Her yerimiz pis pis sırıtıyordu aynadan.
Yarı açık dudaklarımız korkunç bir mağara ağzıydı sanki, karanlığı çaresizliğimize doğru uzanıp gidiyordu.
Sevemeyecek olduktan sonra boşunaydı bütün arayışlarımız. Var olmamız, yaşamamız boşunaydı…
Sonra bir yağmur başladı. Mutlu bir serinlik doldu içimize.
Sevememek bize sevmeyi öğretmişti. Yaşantımızın anlamını kavradığımız anda, sevgilerimiz yüreğimize sığmaz oldu.
Bir yağmurdu yağan bardaktan boşanırcasına.
Çamur birikintilerine bata çıka yürüyor, yürüyorduk. Bu yağmur hiç dinmeyecekti. Gök ve deniz ağlıyordu, ağaçlar, kuşlar, çiçekler ağlıyordu.
Bütün yaratıklar sonsuz bir arayışın çalkantısı içindeydi.
Kimdi bulup bulup yitirdiğimiz?
O bir başkasını ararken, biz onu arıyorduk, bizi de arayanlar vardı.
Ve hâlâ yağmur yağıyordu. Sırılsıklam olmuştuk, aradığımız belki de avuçlarımızın içindeydi, bilmiyorduk.
Birbirimizden kopmuş bir zincirin halkaları halinde uzaktık belki de birbirimizden.
Yok! Yok! O çok yakındı bize, içimizdeydi.
Birgün çıkardık yüreğimizden, avuçlarımızın içinde aldık. Bir kuşun o küçücük kalbi hızlı hızlı çarpmaya başladı ellerimizde.
Gözlerini yummuş, kendisini öldürmemizi bekliyordu.
Yağan yağmur tüylerini ıslatmış, onu bilmediği soğuk bir âlemin karanlıklarına itmişti.
Onu öldürmedik, öldüremediğimizden! Bıraktık, uçmaya başladı. Gözden kayboluncaya kadar baktık arkasından. “
Yağmur altında uzaklaşıp gitti…”
(………)
Ümit Yaşar, (Hüzün Şarkıları)