Konuya iki soru sorarak girmek istiyorum.
Yasalar kim/kimler için yapılır?
Özgürlüklerin sınırını kim/kimler çizer?
Ya da şöyle de sorabiliriz:
Toplumlar, yasa yapma gereği neden duyar?
Özgürlüğün sınırı iyilere göre mi yoksa kötülere göre mi çizilir?
Bu yazımızda siyaset terminolojisi ile analiz ya da gerekçelendirme yapmayacağız.
Günlük yaşamdan somut bir örnek vererek meramımızı anlatmaya çalışacağız.
Uçakla yolculuğa çıkacaksınız, havaalanından içeri girdiniz, içeride 0,50 litre su almak istediğinizde 10 TL yerine, 100 – 150 TL ödersiniz, değil mi!!!
Suya, neden 10 TL yerine 100 – 150 TL para ödemek zorunda neden bırakıldığınızı hiç düşündünüz mü?
Çünkü, havaalanı içine su ve benzeri içecekler sokmak yasaktır da ondan!!!
Böyle bir yasak neden konulmuş olabilir?
Kötüler/kötülük, kimseye zarar ver(e)mesin diye hiç kimse su ve benzeri içecek ile havaalanı içine giremiyor, biliyorsunuz değil mi? Bu tür yasakların El Kaidenin 11 Eylül saldırısı sonrasında uygulanmaya başladığını belirtmeliyim.
Normal vatandaşların (iyilerin) su içme ve taşıma özgürlüğünü kısıtlayıp/kaldırıp yerine kötülüğü (kötüleri) engelleyebilmek için su taşıma yasağı getirilmesi, “toplumsal özgürlüklerin sınırını kim/kimler belirler?” sorusunun yanıtını somut olarak vermiyor mu?
Su taşıyıp içme özgürlüğü, kötülük (El Kaideli teröristler) yüzünden, rahatlıkla su bulundurma/taşıma yasağına dönüşebiliyor. Yönetici otoritenin yasaklar getirmede, iyileri değil, kötülükleri baz alması, kötülük korkusu yüzünden iyilerin özgürlüklerini kısıtlaması itiraz edilmesi gereken bir işleyiş değil midir?
Benzer şekilde terörist saldırısı korkusuyla tüm yolcuların giysileri, takı, kemer ve ayakkabılarının çıkarttırılması, iç çamaşırına varıncaya kadar her şeyin aranması nasıl bir durumdur?

Bu durum, para vererek (bilet alarak) kişinin kendine işkence yaptırtması değil de nedir?
Yönetici otoritenin kötüleri kontrol ve tespit edememe, yakalayamama, biraz da işin kolayına kaçma vb gerekçelerden dolayı iyi insanların özgürlüklerini kısıtlanması yani çeşitli yasaklar koyması sonuçta bir çelişki değil midir?
Böyle bir durumda şöyle bir genelleme yapmamız mümkün olabilir.
Özgürlüklerin sınırı iyilerce değil kötülerce çizilir. Yönetici otorite ise bu durumu bilerek ya da bilmeyerek kabul eder, kolayına geldiği için de göz yumar ya da görmemezlikten gelir.
Yönetim otoritesinin kötüleri belirleyip, yakalamak, kontrol etmek, cezalandırmak dolayısıyla güvenliği sağlamak aslî görevidir. Güvenlik zafiyeti sorunu, kötüleri cezalandırarak çözülmek yerine herkese yönelik yasaklar getirilerek çözül(e)mez. Herkese yönelik yasaklar getirmek normal (iyi) vatandaşların özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla sonuçlanır.
Özgür bireylerin yönetici otoriteye bu çelişkiyi dilllendirip “kötü(lük)lere engel olamadığınız için bizim (iyilerin) özgürlüklerini neden kısıtlıyorsunuz” demesi gerekmez mi?

Kısaca,
İyilerin özgürlüklerinin sınırı, kötüler yüzünden kısıtlanmamalıdır. Yönetici otorite özgürlükleri kısıtlamaya değil genişletmeye, kötülükleri ise önlemeye odaklanmalıdır. Vergi toplayan yönetici otoritenin asıl görevi, kötü(lük)lerden iyileri korumaktır, işin kolayına kaçıp, kötüler yerine herkese yönelik kısıtlamalar getirmek (özgürlükleri kısıtlamak) değildir. Kötüleri ayıklamak, bulmak ve bertaraf etmek, kısaca kötülüğe engel olmak, başka kişilere zarar vermesinin önüne geçmek, yönetim otoritesinin asli görevidir.
Herkesi etkileyen yasakçı yaklaşımlar yönetim otoritesini rehavete sürükleyeceği, güvenlik görevinin ciddiyetle yapılmasını engelleyeceği gibi iyilerin yaşamlarını çekilmez hale getireceği de unutulmamalıdır.
Bilmem katılır mısınız?
İbrahim Naki AVŞAR (25.5.2025) Karşıyaka/İZMİR



