Erzincan İliç Çöpler Köyünde vahşi madencilik faaliyeti yürüten Anagold Şirketinin maden faaliyet sahasında 9 (dokuz) emekçi milyonlarca ton toprağın altında kalıp, ölmüşlerdi.
Dokuz emekçinin ölümünden sonra açılan davada Danıştay Anagold’un vahşi madencilik faaliyetine dur diyerek son kararı vermiştir. Ayrıntı (https://abcgazetesi.com/danistaydan-tarihi-karar-anagoldun-ced-raporu-iptal-edildi-791952) internet sitesinden okunabilir.
Gazete haberinde
“Erzincan İdare Mahkemesi, bilirkişi raporları doğrultusunda ÇED olumlu raporunun hukuka uygun olmadığını belirterek iptal kararı vermişti. Şirketin temyiz başvurusu üzerine dosya Danıştay’a taşındı. Danıştay, İdare Mahkemesi’nin kararını usul ve esas yönünden uygun bularak yerel mahkemenin kararını kesinleştirdiği.”
“Yerel mahkemenin iptal kararıyla birlikte, Anagold Madencilik’in faaliyetleri büyük ölçüde riske girmiş oldu. Çevre İzin ve Lisans Belgesi’nin iptal edilmesiyle birlikte şirketin gelecekteki projelerinin de durdurulabileceği belirtiliyor.”
denilerek haber sonlandırılmıştır.
Bilirkişi heyetinin maden sahası ile ilgili eksik ve yanlışları içeren tespitlerinin geniş bir özetini aşağıda bulabilirsiniz.

Vahşi madencilik faaliyetinin Danıştay tarafından durdurulmasından önce İliç ve çevresinde bugüne kadar dikkat çekmeyen iki yatırımdan bahsetmek istiyorum.

Anagold şirketi vahşi altın madenciliği yapmaya başladıktan sonra maden sahası yakınına Bağıştaş 1 ve 2 barajları yapılmıştır.
Bağıştaş 1 Barajı Vikipedi’de şöyle anlatılmaktadır:
“Erzincan ilinin İliç ilçesi Bağıştaş yakınında Fırat Nehri üzerinde bir dolgu barajdır. Barajın temel amacı elektrik üretimi olup 140,4 MW’lık enerji üretmektedir. Yapımına 2011 yılında başlanan baraj 2015 yılında enerji üretimine başlamıştır. 14 Ocak 2016 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından resmi olacak açılmıştır.”

Bağıştaş 1 Barajı konumuna bakıldığında Anagold şirketinin elektrik ve su ihtiyacı için yapılmış gibi durmaktadır. Bu baraj neredeyse altın üretim sahasının içine/bitişiğine yapılmıştır!!!
İliç çevresinde kurumsal elektrik ve su tüketicisi bir tane firma bulunmakta o da Anagold şirketidir.
Bağıştaş 2 Barajı ise bize iletilen bilgilere göre sulama ve elektrik üretimi amacıyla yapılmış bir barajdır.
Bağıştaş 2 Barajı ile ilgili ulaşabildiğimiz tanıtım bilgisi şöyledir:
“Bağıştaş 2 HES (Hidroelektrik Santrali) Erzincan’ın İliç ilçesinde Çardaklı Deresi üzerindedir. Unit Elektrik bağlı ortağı olan Akdenizli Elektrik tarafından işletilen santral 48,60 MWe kurulu gücü ile Türkiye’nin 295. Erzincan’ın ise 2. büyük enerji santralidir. “
Her iki barajı tanıttıktan sonra bu barajların çevresindeki (bırakın çevreyi) içinden geçtiği köylere katkısı var mıdır?
Her iki baraja adını vermiş olan Bağıştaş Köyünün tarlalarında sulu mu yoksa susuz mu tarım yapılmaktadır???
Dibinde iki adet baraj olan Bağıştaş Köyünün tarlalarında susuz tarım yapılmaktadır!!!

İki barajın dibinde bulunan Bağıştaş köyünün tarlalarının sulanabilmesi için proje geliştirmek ve uygulamak bugüne kadar düşünülmemiştir!!!
Belli ki, Bağıştaş’ta yaşayan köylülerden de tarlalar için su talebi olmamıştır!!!
Daha yüksekte olan birinci barajdan, daha düşükte olan ikinci baraja küçük bir kanal açılarak Bağıştaş Köyünün içinden kanallar yoluyla su gezdirilip, tarlalar çok kolay sulanabilir hale getirilebilir.
Milyarlarca liralık yatırım yapılmış olduğu halde barajların kenarındaki köylere sulama için su verilmemesi olacak iş midir?
Acaba diyorum, baraj gölüne bitişik köylerin tarlaları kamulaştırılmak isteniyor da, yüksek kamulaştırma bedeli ödememek için mi barajlara bitişik köylerin tarlalarına su verilmemektedir???
Bir avuç toprakta milyonlarca canlı mikroorganizma yaşamaktadır. Bırakın insanları, çevredeki ağaçlara, otlara, vahşi hayvanlara ve tarlalarda yaşayan canlı organizmalara su vermemek olacak iş değildir?
Yetkilileri acilen (köylülerden talep gelmese de) çevre köylere sulama için su kanalları kurmaya ve tarlalar için su vermeye çağırıyorum.
Ekmeğimizi paylaşıyoruz, suyu neden paylaşmayalım???
İbrahim Naki AVŞAR 12.02.2025 İzmir/Karşıyaka
ÇÖPLER ALTIN MADENİNİN FAALİYET İZİNLERİNİN İPTAL GEREKÇELERİ :
1-İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN;
Dosya ve eklerinde söz konusu gerek boru hattı gerek çeşitli kimyasalların proseslere (üretim süreçlerine) dahil edildiği çelik yapılara ilişkin
statik hesap raporu,
deprem performans raporu,
malzeme kalite kontrol raporuna
rastlanılamamıştır.
Coğrafi konum itibariyle bölgenin deprem riski içerdiği barizdir.
Farklı bir yer alternatifi olmayan böyle bir tesis için deprem performans raporunun olmaması bir eksikliktir.
2-HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN;
Altın Madenindeki üretim faaliyeti sonucu
yerüstü ve yeraltı suyu ile
gözlem kuyularında
ölçülen parametreler için alınan numunelerin ikinci bir akredite laboratuvara gönderilerek sonuçlarının çapraz kontrole (teyite) tabi (tutulmadığı), tutulmasının daha uygun olduğu düşünülmüştür.
(ŞEV : eğimli yüzey)
3-MADEN MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN;
Maden işletmesine ait ÇED raporunda ocaklarda gerçekleştirilecek patlatmaların çevresel etkileri konusunda yapılan değerlendirmeler işletme ÇED alanı dışında yer alan yerleşim birimlerini esas almıştır!!!
(LİÇ NE DEMEKTİR? Liç işleminde, malzeme içindeki kıymetli metallerin asit ve baz gibi kimyasallar kullanılarak sıvı forma geçirilmesi işlemidir. Liç süreci genelde, mekanik ayrıştırmanın yetersiz kaldığı durumlarda uygulanmaktadır. Liç uygulanacak malzeme kırma, öğütme ve bazı durumlarda da kavurma işlemleri ile hazırlanır.)
Tank liçi sonucu ortaya çıkan ve ADT’de (Atık Depolama Tesisinde) biriktirilen atıklardaki çok küçük tane boyundaki taneciklerin rüzgar erozyonuyla taşınmasıyla ortaya çıkabilecek hava kirliliği riski bakımından, ÇED Raporunda bilimsel ve teknik herhangi bir çevresel etki değerlendirmesi yapılmamış olduğundan verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının uygun olmadığı.
Nihai ÇED Raporunda, evaporatör (buharlaştırıcı) kullanımıyla ilgili sadece HCN (Hidrojen Siyanür) emisyonu (salımı) bakımından çevresel etki değerlendirmesi yapılmış olup, evaporatöre (buharlaştırıcılara) gönderilen suda çok ince katı mineral tanelerinin de bulunma olasılığı ile ortaya çıkabilecek hava kirliliği riski bakımından bilimsel ve teknik herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu gerekçeye dayalı olarak, ADT’de (Atık Dinlendirme Tesisinde) evaporatör (buharlaştırıcı) kullanımının sakıncalı olabileceği ve yeterli bir çevresel etki değerlendirmesi yapılmadan kullanılmaması gerektiğinden verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının uygun olmadığı.
4-ZİRAAT MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN;
Tarım arazilerinin maden sahasına dönüştürülmüş olduğu, tarım arazilerinin amaç dışı kullanıldığı anlaşılmıştır. Maden çalışmaları sona erdikten sonra yapılacak rehabilitayon çalışmalarının da bu toprakları önceki kullanım potansiyeline ulaştırmayacağı kanaati oluşmuştur.
-Hayvancılık yönüyle durum değerlendirildiğinde mera alanlarının maden dolayısıyla elden çıkmış olması hayvancılık açısından olumsuz etkilere yol açmıştır.
–Ağır metaller ile kirlenmiş toprağın ne şekilde rehabilite edileceği, pasa depolama sahalarında ve Atık Depolama Tesislerinden (ADT) olacak bir sızıntı karşısında yeraltı sularının kalitesinin gerektiği şekilde takip edilebilmesi hususunda ÇED raporunda yeterli veriye rastlanmamıştır
Ağır metallerin çeşitli faktörler yardımıyla yıkanabilir duruma geçmesi ve dolayısıyla yeraltı sularını ve toprağı kirletmesi olasıdır. Sahanın ayrıca Fırat havzasına yakın olması da bir diğer tehlike olarak karşımıza çıkmaktadır. Muhtemel bir kirlilik ile sadece bölge tehdit altında olmayacak, aynı zamanda Fırat havzası boyunca bu kirlilik taşınarak havza tehdit altına alınacaktır.
5-JEOFİZİK MÜHENDİSLİĞİ (SİSMOLOJİ) DEPREMSELLİK AÇISINDAN;
-Projenin yer aldığı bölgede deprem üretme potansiyeline sahip aktif fay hatlarının bulunması, İliç’in hemen batısında yer alan
Divriği fayının ÇED Raporunda dikkate alınmaması,
Pasa (artık) alanı proje sahalarının projelendirilmesinde yatay deprem ivmesinin bu tür uzun süre hizmet verecek hassas bir mühendislik yapısı için oldukça düşük (0.2g) alınması,
Yapılan Jeoteknik Raporunun hazırlanmasında gereken özenin gösterilmemesi,
Yer altı yapısının belirlenmesine yönelik yapılan Jeofizik ölçümlerin olduğu bölümlerde bir çok yazım hatalarının mevcut olması,
Jeofizik parametre ile jeolojik terimlerin kullanılmasında bazı hataların bulunması,
Proje sahasının yer altı jeolojik yapısındaki düşük hız zonunun dikkate alınmaması,
Proje sahasında içerisinde yer alan eski heyelanın göz ardı edilmesi nedenleriyle olası bir deprem, heyelan vb afet esnasında, Çöpler Kompleks Madeni 2. Kapasite Artışı ve Flotasyon Tesisi Projesine ait mühendislik yapısının zarar görebileceği kanaatine varıldığından
kamu yararı açısından ilgili “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının bu haliyle uygun olmadığı, ÇED Raporunun ilgili kısımlarının yeniden hazırlanması gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır.
6-ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN;
-Yüzey suyu kaynakları açısından ÇED raporunda yer alan 2006-2020 yılları verilerinin parametre bazında
tek bir ortalama değer ile sunulduğu için
2020 yılı öncesinde maden faaliyetlerinin etkisinin yıllar bazındaki değişiminin sağlıklı bir şekilde değerlendirilemediği,
Yerüstü Su Kalitesi Yönetmeliği (YSKY)
Yeraltı suyu açısından 2020 yılı öncesi ilgili parametrelerin değerleri sunulmadığından 2020 yılı öncesinde maden faaliyetlerinin etkisinin yıllar bazındaki değişiminin sağlıklı bir şekilde değerlendirilemediği,
2021 yılı ve sonrasında verilen analiz sonuçlarında Fe: Demir, Pb : Kurşun, Mn : Manganez, As : Arsenik, B : Bor, Al : Alüminyum, Ni : Nikel parametrelerinin örnekleme noktalarına göre farklılık göstermekle birlikte SINIR DEĞERİ AŞTIĞI dönemler olduğu tespit edilmiştir.
-Toprak kalitesi açısından analiz sonuçlarına göre bazı noktalarda Sb: Antimon, As: Arsenik, Bi: Bizmut değerlerinin yerkabuğu değerinin ÜZERİNDE OLDUĞU, bazı noktalarda ise Ca : Kalsiyum, Mn : Manganez, Mo : Molibden, Ni : Nikel, Se : Selenyum, Ag : Gümüş, Zn : Çinko açısından yerkabuğu değerlerin üzerinde olduğu ve bu durumun cevherleşme ile ilişkilendirildiği, sunulan bu analiz sonuçlarının
2014 yılı ÇED raporuna sunulan veriler ile birebir aynı olduğu (!!!)
ve
mevcut toprak kalitesini temsil edecek yakın tarihli toprak numunesi analiz sonuçlarının yer almadığı (!!!),
2022-2023 yılları arasını kapsayan analiz sonuçlarında ise tüm toprak numunelerinde As : Arsenik, Ni: Nikel, Co : Kobalt parametrelerinin; bazı noktalarda ise Cu : Bakır, Pb : Kurşun parametrelerinin mevzuatta verilen sınır değerleri AŞTIĞI görülmektedir.
–Toprak kayması sonrası durum değerlendirildiğinde, toprak analizlerindeki
TOPLAM SİYANÜR DEĞERİNİN DİKKAT ÇEKİCİ OLDUĞU ve ÇEVRESEL AÇIDAN RİSK TEŞKİL EDECEĞİ
öngörülmektedir.
Benzer şekilde As : Arsenik, Hg : Cıva, Cd : Kadmiyum, Pb : Kurşun gibi parametrelerin toprak yapısında heyelan sonrası alınan numunelerde YÜKSELEN BİR EĞİLİME SAHİP ve çevresel açıdan UZUN DÖNEMDE RİSK TEŞKİL EDECEĞİ değerlendirilmektedir.
13.02.2024 TARİHİNDE YIĞIN LİÇ SAHASINDA 428684.98M2’LİK BİR ALANIN KAYARAK BİR FELAKETE YOL AÇMASI VE 9 İŞÇİNİN TOPRAK KAYMASI NEDENİYLE HAYATLARINI KAYBETMELERİ, ÇED RAPORUNDA BÖYLE BİR RİSKİN ÖNGÖRÜLEMEDİĞİNİ VE GEREKLİ TEDBİRLERİN ALINAMADIĞINI GÖSTERMEKTEDİR. BU DURUM, ÇED RAPORUNUN ÇOK ÖNEMLİ BİR EKSİKLİĞİ OLARAK GÖRÜLMEKTEDİR.
BARİZ HATA
ÇED raporunda ayrıca siyanürün yarılanma ömrünün 8,5 gün, sığ bir atık depolama sahası için bu değerin 18 gün olduğu belirtilmektedir. Ancak Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC)’ne göre ise “siyanür atmosferde çoğunlukla hidrojen siyanür gazı halinde bulunur ve yarılanma ömrü 1 ila 3 yıl arasındadır”.
7-ORMAN MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN;
Proje alanındaki madencilik faaliyetleri neticesinde orman örtüsünün kaldırılması ile birlikte orman alanlarının zarar göreceği,
8-JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN;
-Projenin yer aldığı bölgenin jeolojik karakteristikleri, tektonik yapısı ve topoğrafik özellikleri dikkate alındığında, değişecek ortam şartlarına karşı yüksek hassasiyete sahip olduğu görülmektedir.
Proje alanında yer alan jeolojik birimlerin kaya türü özellikleri, tabakalanma yapıları ve süreksizlik düzlemleri kaya kütlelerinin dayanım özelliklerini zayıflatmaktadır.
Proje sahasını doğrudan etkileyen faylar ve proje sahasına çok yakın mesafede yer alan Türkiye’nin en önemli kırık hattı olan Kuzey Anadolu Fay Zonu bölgeyi deprem açısından önemli kılmaktadır.
Lokal faylar ve Kuzey Anadolu Fay Zonunda meydana gelecek büyük depremler proje sahasını etkileyecek ve çeşitli problemlerin yaşanmasına neden olacaktır.
Proje sahasında eğimi yüksek yamaçların bulunması bölgenin dış etkilere karşı hassasiyetini artırmaktadır. Eğimin yüksek olması nedeni ile yağışlı dönemlerde, meydana gelecek bir deprem durumunda ve sahada yürütülecek inşaat faaliyetleri esnasında heyelanların meydana gelmesi beklenmektedir.
Projenin yer aldığı bölge,
deprem,
heyelan,
su baskını ve
çığ gibi doğal afetlerin meydana gelme potansiyeli yüksektir.
Bu afetlerin meydana gelmesi durumunda, proje sahasındaki ulaşım yollarının, tesislerin, elektrik ve su iletim hatlarının ve makine ekipmanlarının hasar görmesine neden olacaktır.
Ayrıca, bu tür afetlerin can kayıplarına neden olma ihtimali de çok yüksektir.
9-HİDROJEOLOJİ AÇISINDAN;
-İnceleme alanındaki jeolojik birimlerin özellikle beslenme havzası ve maden işletme alanı sınırlarında geçirimli özellik göstermesi, yeraltı ve yüzey sularının akış yönlerinin Karasu Nehrine doğru olması ve bu nehri beslemesi ve işletme sahasının Karasu Nehri beslenme havzasında olması sebepleriyle, mevcut durum ve kapasite artışının yeraltı suyunu, dolayısıyla Karasu Nehrini kirleteceği düşüncesindeyim.
10-ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA AÇISINDAN;
Maden alanının civar yerleşim yerlerine, meralara ve bahçeler gibi üretim alanlarına birkaç yüz metre kadar yakın konumda bulunması,
Fırat-Dicle Havzasını besleyen alt havzalardan biri (Fırat-BAĞIŞTAŞ Alt Havzası) üzerinde olması,
sosyo-ekonomik değerlendirmenin yöre özelinde yapılmamış olması,
yerel halkın tesisin kapasite artışı konusunda olumsuz fikirlerinin olması,
ÇED raporunda Paydaş Katılım Planının bulunmaması,
yığın liçi tesisinin Fırat Nehri’ne ve Çöpler Köyü’ne çok yakın konumda bulunması,
ADT I’in (Atık Depolama Tesisi 1’in) ve ADT II proje alanının Sabırlı Deresi’nin dolayısı ile Fırat Nehrini besleyen dere yatakları üzerinde yer alması nedenleriyle,
ÇED Raporunun bu yönlerden uygun olmadığı kanaatindeyim.
11-METOROLOJİ MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN;
Şiddetli hava koşullarının meydana geldiği durumlarda, önlemlerin ve risk planlamasının nasıl hazırlanacağına ilişkin kapsamlı analizler nihai ÇED raporunda sunulmamıştır.
-Gerekli görüldüğü takdirde evaporatör kullanılacağı nihai ÇED Raporunda yer almaktadır. Fakat, evaporatör (buharlaştırıcı) kullanımına bağlı olası olumsuz etkilerle ilgili yapılan analizler yalnızca HCN (Hidrojen Siyanür) kaynaklı olarak düşünülmüştür.
Diğer yandan, ADT (Atık Depolama Tankı) içinde tehlikeli atık sınıfında yer alan çok küçük taneli yapıların bulunma olasılıkları mevcuttur.
Dolayısıyla, ADT’deki (Atık Depolama Tesisindeki) fazla suyun evaporatör (buharlaştırıcılar) yardımıyla havaya püskürtülmesi esnasında bu çok küçük taneli tehlikeli atıkların havaya karışması kaçınılmazdır.
Havada asılı halde kalacak ve değişken atmosferik koşullar altında rüzgârın etkisiyle kaynak bölgesinden taşınacak tehlikeli atıkların, derinlemesine ve detaylı bir şekilde incelenmesine ihtiyaç vardır.
Tüm bu sebeplerden ötürü, evaporatör kullanımıyla ilgili yalnızca HCN (Hidrojen Siyanür) için değil, ADT’de (Atık Depolama Tesisindeki) çökelmemiş halde bulunma potansiyeline sahip çok küçük tanecikli tehlikeli atıklarla ilgili analizlerin ve olası senaryoların hazırlanması gerekmektedir.
Ayrıca, evaporatör kullanımlarında atmosferik koşullar yalnızca rüzgâr şiddet ve yön bilgilerinden hareketle hazırlanmamalı, çeşitli atmosferik olaylar ve değişken birçok meteorolojik parametre gözetilerek değerlendirmeler sağlanmalıdır.” görüş ve kanaatine yer verildiği görülmüştür.